28 Ekim 2011 Cuma

İç Acısı


Çocuk Olsam Yeniden...
Bir tek Düştüğüm İçin Acısa İçim...


Çocukluk zamanlarımdaki gibi dizim kanadığı için içim yansa, kanayan yarama annem melhem sürerken... ''Dur anne! Canım acıyor...'' desem ve annem ''canın biraz yanacak ki iyileşsin...'' diyerek beni teskin etse...
O kadar güvenirdimki annemin bu sözüne... sürdüğü melhem yaramı sızlatırdı ama bu sızının yaramı mutlaka iyileştireceğine inanırdım... ve acım ne kadar da büyük olsa dişimi sıkardım. Bir kaç gün sonra üzerinde oluşan kabuğu soymamak ise en büyük sabır imtihanımdı...

Şimdi içim öyle acıyorki... ''İÇİM acıyor'' derken, gerçekten ''içim ACIYOR''... bu sıcak yaraya soğuk melhem sürülmesine de benzemiyor... acıyor, sızlıyor ama iyileşmiyor... O günlerde annemin beni rahatlatmak için söylediği sözün bir 'evrensel doğru' olmasını şimdi ne kadar arzuladığımı ifade etmekten bile acizim.
...

Ve yeniden iman gücümün serinliğine davet ediyorum kendimi.


[Yokluğu dayanılmaz olan ve  çok genç yaşta kaybettiğimiz amcama ithafen... ]

16 Ekim 2011 Pazar

Realitede Gelenek Var

Realiteden uzaklaşmış kabullerin, varlık gerçekliğine ne kadar yabancı kaldığını daha iyi anlamak geliyor bugün içimden. Hep direnmişimdir gerçek değerlerimize uzak olan bu anlayışlara karşı. İşte bugün isyan bayrağımı çekiyorum.
Klasik kelam tartışmaları, fıkhi ihtilaflar ve mezhep çekişmeleri çok anlamsız kalıyor ve bir tek gerçek çıkıyor insanın karşısına: ÖLÜM.
Onun cevabını ''fihi kavlan'' izahlarının hiç biri veremiyor. ''Karı-koca'' imanına dönüyorsun ve en temelden başlıyorsun sorularına... ''Dualarımı duyuyor mudur?'', ''Cuma akşamları okuduğum Kur'an'dan bizzat haberdar ediliyor mudur? Onu rahatlatıyor mudur?'', ''Hüznümü bilir mi, özlemlerimi hisseder mi?'', ''Dua insanın ömrünü uzatır mıydıki?''... Demekki cana dokunduğu an ''modern'' din kalmıyor, her müslüman ''geleneksel'' oluyor.


<< Nasihat olarak ölüm yeter. >>